Gotik mimari, Orta Yüzyıl’da Avrupa’da gelişen bir mimari tarzıdır. Yükselen kemerleri, sivri çatıları ve detaylı süslemeleriyle karakterize edilir. Gotik mimarinin en çarpıcı özelliklerinden biri bakışım ve orantı kullanımıdır.
Bakışım, öğelerin dengeli bir halde düzenlenmesidir. Gotik mimaride, bakışım çoğu zaman bir intizam ve ahenk duygusu yaratmak için kullanılır. Sözgelişi, Gotik bir katedraldeki kemerler çoğu zaman bakışımlı bir düzende düzenlenir ve pencereler çoğu zaman eşit aralıklarla yerleştirilir.
Oran, bir öğenin boyutu ile öteki arasındaki ilişkidir. Gotik mimaride, nispet çoğu zaman kıstas ve görkem duygusu yaratmak için kullanılır. Sözgelişi, bir Gotik katedralin yüksekliği çoğu zaman genişliğinden oldukca daha fazladır. Bu, seyircide bir hayranlık ve şaşkınlık duygusu yaratır.
Gotik mimaride bakışım ve nispet kullanması tadı değildir. İnsan zihninin ve onun uzayı iyi mi algıladığına dair derin bir anlayışa dayanır. Bakışım ve nispet kullanarak Gotik mimarlar hem güzel bununla beraber hayranlık uyandıran binalar yaratabilmişlerdir.
Günümüzde, bakışım ve orantı prensipleri mimari tasarımda hala kullanılmaktadır. Hem işlevsel bununla beraber güzel duyu açıdan hoş binalar yaratmak için eğer olmazsa olmazdır.
Gotik Mimari | Geometri, Bakışım, Oran, Mimari Tasarım Özellikleri |
---|---|
|
|
Gotik mimari
Gotik mimari 12. yüzyılda Fransa’da ortaya çıktı ve 16. yüzyıla kadar gelişti. Sivri kemerleri, nervürlü tonozları, uçan payandaları ve büyük vitray pencereleriyle karakterizedir. Gotik mimari kiliseler, katedraller, manastırlar ve öteki dini yapılar için kullanılmıştır.
Gotik mimarinin en erken örnekleri Fransa’nın Île-de-France bölgesinde bulunur. İlk Gotik katedral 1140’larda Sens’te inşa edildi. Öteki mühim erken Gotik katedraller içinde Notre-Dame de Paris (1163-1250), Chartres Katedrali (1194-1220) ve Reims Katedrali (1211-1299) bulunur.
Gotik mimari 13. yüzyılda Avrupa’nın öteki bölgelerine yayıldı. İngiltere’deki mühim Gotik yapılar içinde Westminster Abbey (1245-1517), Salisbury Katedrali (1220-1258) ve York Minster (1230-1472) yer alır. Almanya’da mühim Gotik yapılar içinde Köln Katedrali (1248-1880), Ulm Minster (1377-1543) ve Münih’teki Frauenkirche (1468-1525) yer alır.
Gotik mimari, Rönesans mimarisi daha popüler hale geldikçe 16. yüzyılda popülerliğini kaybetti. Sadece, 17. ve 18. yüzyıllarda hala birtakım Gotik binalar inşa edildi. Son büyük Gotik bina 1745’te Westminster Abbey’de inşa edildi.
III. Gotik mimarinin özellikleri
Gotik mimari, yükselen kemerleri, sivri çatıları ve karmaşa süslemeleriyle karakterize edilir. Çoğu zaman kiliseler ve katedrallerle ilişkilendirilen bir stildir, sadece saraylar ve kaleler şeklinde öteki bina türlerinde de bulunabilir.
Gotik mimarinin en bariz özelliklerinden biri sivri kemerlerin kullanılmasıdır. Bu kemerler tipik olarak Romanesk mimaride kullanılan yuvarlak kemerlerden daha uzun ve incedir. Dikeylik ve hafiflik hissi yaratırlar ve ek olarak daha çok fer alan daha büyük pencerelere imkan tanırlar.
Gotik mimarinin bir öteki özelliği de uçan payandaların kullanımıdır. Bunlar, çatı ve duvarların ağırlığını destekleyen yapılardır ve daha uzun ve daha ince binaların inşasına imkan tanırlar.
Gotik mimari hem de karmaşa süslemeleriyle de bilinir. Bu süslemeler binaların dış cephelerinde ve iç kısımlarında bulunabilir. Çoğu zaman oymalar, heykeller ve vitray pencereler ihtiva eder.
Gotik mimari, 12. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar popüler bir mimari tarzıydı. Avrupa genelinde kullanıldı ve Rönesans mimarisi ve Barok mimarisi şeklinde sonraki mimari tarzlar üstünde mühim bir etkiye sahipti.
IV. Gotik mimarinin meşhur örnekleri
Gotik mimarinin en meşhur örneklerinden bazıları şunlardır:
* Notre-Dame de Paris, Fransa
* Chartres Katedrali, Fransa
* Westminster Abbey, İngiltere
* Salisbury Katedrali, İngiltere
* Köln Katedrali, Almanya
* Milano Katedrali, İtalya
* Sevilla Katedrali, İspanya
* St. Vitus Katedrali, Prag, Çek Cumhuriyeti
* Aziz Stephen Katedrali, Viyana, Avusturya
* Ayasofya, İstanbul, Türkiye
V. Çağıl dünyada Gotik mimari
Gotik mimari, modern zevklere ve stillere uyacak halde çoğunlukla uyarlansa da, çağdaş dünyada kullanılmaya süre gelmiştir. Çağıl Gotik mimarinin birtakım mühim örnekleri şunlardır:
- Antoni Gaudí tarafınca tasarlanan İspanya’nın Barselona kentindeki Sagrada Familia
- William Van Alen tarafınca tasarlanan New York City’deki Chrysler Binası
- Avustralya’nın Sidney kentindeki Jørn Utzon tarafınca tasarlanan Sidney Opera Binası
Bu binaların tüm bunlar sivri kemerler, uçan payandalar ve nervürlü tonozlar şeklinde Gotik mimarinin karakteristik özelliklerinden kimilerini paylaşır. Sadece, hem de ortaçağ mimarlarının erişemediği malzemeler ve teknikler kullanılarak çağdaş bir tarzda tasarlanmıştır.
Gotik mimarinin çağdaş dünyada kullanması, bu mimari tarzının hala geçerli bulunduğunu ve modern ihtiyaçlara uyacak halde uyarlanabileceğini göstermektedir. Ek olarak, yüzyıllardır güzelliği ve ihtişamıyla hayranlık duyulan Gotik mimarinin kalıcı çekiciliğini de göstermektedir.
VI. Gotik mimari ve din
Gotik mimari, Orta Yüzyıl süresince Katolik Kilisesi ile yakından ilişkilendirilmiştir. Gotik mimarinin en meşhur örneklerinin bir çok kiliseler, katedraller ve manastırlardır. Gotik kiliselerin yükselen kemerleri, sivri kuleleri ve karmaşa vitray pencereleri, yakarma edenlerde hayranlık ve hürmet uyandırmak için tasarlanmıştır.
Gotik mimari hem de Orta Yüzyıl’da Katolik Kilisesi’nin artan enerjisini ve zenginliğini yansıtıyordu. Bu zamanda inşa edilen büyük, heybetli kiliseler Kilise’nin gücünün ve tesirinin bir simgesiydi.
Gotik mimarinin dini öneminin yanı sıra ergonomik bir işlevi de vardı. Gotik kiliselerin geniş, aleni alanları, büyük cemaatlerin yakarma için bir araya gelmelerine imkan sağlıyordu. Yüksek tavanlar ve büyük pencereler ek olarak iyi havalandırma ve naturel fer sağlıyordu; bu, merkezi ısıtma ve elektriğin olmadığı bir dönemde önemliydi.
VII. Gotik mimari ve sanat
Gotik mimari, ortaçağ katedrallerinin vitray pencerelerinden Rönesans resimlerine kadar sanat üstünde derin bir etkiye haiz olmuştur.
Gotik mimarinin en çarpıcı özelliklerinden biri de fer kullanımıdır. Uzun, sivri kemerler ve büyük pencereler, binaya kucak kucak naturel fer girmesini sağlayarak bir hayranlık ve şaşkınlık duygusu yaratır. Bu fer hem de gölgeler oluşturarak ve mimarinin karmaşa ayrıntılarını vurgulayarak bir drama duygusu yaratmaya destek verir.
Gotik mimaride ışığın kullanması, uçan payandanın icadı şeklinde yeni teknolojilerin geliştirilmesinden de etkilenmiştir. Bu yapılar, daha büyük pencerelere haiz daha uzun binaların inşasına imkan tanımış ve bu da binaya daha çok fer girmesini elde etmiştir.
Gotik katedrallerin vitray pencereleri, mimarinin sanat üstündeki tesirinin bir başka örneğidir. Bu pencereler çoğu zaman İncil’den hikayeler bahsetmek yahut dini figürleri tasvir etmek için kullanılırdı. Bu pencerelerin karmaşa bilgileri ve canlı renkleri, onları Orta Yüzyıl’da popüler bir sanat biçimi haline getirdi.
Rönesans büyük bir sanatla alakalı yenilik dönemiydi ve Gotik mimari bu gelişmede rol oynadı. Gotik mimaride fer ve görüş açısı kullanması Leonardo da Vinci ve Michelangelo şeklinde Rönesans sanatçılarının çalışmalarını etkiledi. Gotik mimarinin sivri kemerleri ve nervürlü tonozları ek olarak Barok ve Rokoko şeklinde yeni mimari stillerin gelişimine de esin verdi.
Gotik mimari, tarih süresince sanatı etkilemeye devam etti. Fer ve gölgenin kullanması, karmaşa detaylar ve drama duygusu, Gotik mimarinin çağdaş sanata dahil edilmiş unsurlarıdır.
Gotik mimari ve müzik
Gotik mimari, Rönesans’ın yükselen melodilerinden Duygusal son zamanların karanlık ve kasvetli seslerine kadar müzik üstünde derin bir etkiye haiz olmuştur. Gotik katedrallerin sivri kemerleri, nervürlü tonozları ve uçan payandaları bestecilere hem uhrevi bununla beraber muhteşem müzik yaratmaları için esin vermiştir.
Gotik müziğin en meşhur örneklerinden biri Guillaume de Machaut’nun “Sederunt principes” motetidir. 14. yüzyılda yazılmış olan bu parça, karmaşa bir polifonik doku eşliğinde yükselen bir melodiye haizdir. Müzik hem güzel bununla beraber hayranlık uyandırıcıdır ve Gotik mimarinin ruhunu muhteşem bir halde yansıtır.
Gotik mimariden etkilenen öteki besteciler içinde Johann Sebastian Bach, Hector Berlioz ve Franz Liszt yer alır. Bach’ın “B Minör Dinsel tören”i, Gotik katedrallerin yükselen tonozlarını anımsatan varlıklı ve karmaşa bir müzikal dokuya haiz yükselen bir şaheserdir. Berlioz’un “Symphonie Fantastique”i, Gotik bir katedralin kasvetli atmosferini andıran karanlık ve kasvetli bir eserdir. Liszt’in “Totentanz”ı, Gotik katedrallerin uçan payandalarını anımsatan amansız bir ritme haiz virtüöz bir piyano parçasıdır.
Gotik mimarinin çağdaş müzik üstünde de derin bir tesiri olmuştur. Yükselen melodilerin, karmaşa polifonik dokuların ve karanlık ve kasvetli atmosferlerin kullanması Gotik döneme kadar uzanabilir. John Williams, Hans Zimmer ve Clint Mansell şeklinde çağdaş bestecilerin tüm bunlar kuvvetli ve çağrıştırıcı film müzikleri yaratmak için müziklerinde Gotik öğeler kullanmışlardır.
Gotik mimari, müzik üstünde derin bir tesir bırakmış, hakikaten eşi olmayan ve esin verici bir mimari tarzıdır. Rönesans’ın yükselen melodilerinden Duygusal son zamanların karanlık ve kasvetli seslerine kadar, Gotik mimari şimdiye kadar yazılmış en güzel ve unutulmaz müziklerden bazılarında iz bırakmıştır.
IX. Gotik mimari ve edebiyat
Gotik mimari, Victor Hugo, Charles Dickens ve Edgar Allan Poe dahil olmak suretiyle birçok yazar için bir esin kaynağı olmuştur. Bu yazarlar, gizem, tansiyon ve tehlike dolu hikayeler yaratmak için Gotik stili kullanmışlardır.
Victor Hugo’nun romanı Notre Dame’ın Kamburu Gotik bir katedralde geçer ve Paris halkı tarafınca dışlanan sakat bir çan çalan Quasimodo’nun öyküsünü anlatır. Charles Dickens’ın romanı İki Şehrin Hikayesi Fransız Devrimi esnasında geçer ve Gotik bir mahpushane olan Bastille’in basılmasını mevzu alır. Edgar Allan Poe’nun kısa öyküsü Usher Hanedanı’nın Çöküşü Gotik bir malikanede geçen film, kendi geçmişinin izlerini taşıyan bir ailenin öyküsünü konu alıyor.
Bunlar, Gotik mimarinin edebiyatta kullanıldığı birçok yoldan bir tek birkaçı. Gotik yoldam, hem büyüleyici bununla beraber düşündürücü hikayeler yaratmak için kullanılabilen kuvvetli bir araçtır.
S: Gotik mimari nelerdir?
A: Gotik mimari, 12. yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkan bir mimari tarzıdır. Sivri kemerleri, nervürlü tonozları ve uçan payandalarıyla karakterizedir.
S: Gotik mimarinin ilkeleri nedir?
A: Gotik mimarinin prensipleri içinde bakışım, orantı ve ahenk yer alır. Gotik mimarlar bu prensipleri hem güzel bununla beraber işlevsel binalar yaratmak için kullandılar.
S: Gotik mimarinin meşhur örnekleri nedir?
A: Gotik mimarinin en meşhur örnekleri içinde Paris’teki Notre Dame Katedrali, Fransa’daki Chartres Katedrali ve Londra’daki Westminster Abbey sayılabilir.
0 Yorum